Blogda Ara

20 Ocak 2013

Aman dikkat, o biraz rahatsız! (I)

Ne yazık ki çeşitli rahatsızlıkları saplantıları olan insanlara her zaman rastlamamız mümkün. Bu rahatsızlıklar illa bedeni olmak zorunda da değil, toplumsal olgularda da çeşitli rahatsızlıklara sahip pek çok kimse vardır.

Genelde rastladığım rahatsızlıklara değinerek bu tip kişiler karşısında geliştirdiğim davranış şekillerinden bahsedeyim.

‘Geliştirdiğin davranışların bu rahatsızlıkların tedavisi anlamında herhangi bir faydası geliyor mu?’ diye soracak olursanız da cevabım oldukça net, ‘hayır hiç bir faydası gelmiyor’. Eğer böylesi rahatsızlıklara yakalandılarsa başka bir şekilde bunun üzerinden gelmeleri gerekiyor.

Aslında benim size verebileceğim tavsiyeler sadece iki işe yararlar.

İlki bunun çok rastlanan bir rahatsızlık olduğunu bilince, böyle birisi ile karşılaştığınızda, kafanızı dinç tutmanıza yarar.

İkincisi ise böylesi rahatsızlıkların olduğunu bildiğinizde, bunları dile getirerek başkalarının buna yakalanmasına engel olabilirsiniz.

***

Oldukça uzun zamandır Adıgeyde yaşıyorum. Burada benim gibi yurtdışından gelmiş, diaspora doğumlu pek çok kişi var. Aralarında en yaygın rahatsızlık davranış bozukluğu şeklini almış bir değişik ‘seçiciliktir’.

Seçicilikten kastım, ayakkabı, iş ve vs. seçiminde gösterdikleri anormallikler falan değil. Toplumsal anlamda çok daha zararlı olan seçicilikleri. Bunda ulaştıkları aşırılıklar...

Aslında, belkide başka bir konu ile alakalı olsa hiç önemsenmeyecek davranışlar. Kendilerinin ‘vatana kimin dönmesi – vatanda kimin yaşaması’ uygundura karar verecek kişiler arasında olduğunu sananların geliştirdikleri anormalliklerden bahsediyorum.

***

Bazılarının şöyle söylediğini duyarsınız ‘buraya da sıkma başlar geliyor, engel olunmalı’ bir diğerleri ise ‘içki içenler geliyor, buna engel olmalıyız’, bambaşka birileri ‘o solcu, bu sağcı, o ayakkabıcı bu bilmemneci’ diyerek kendilerinde vatanın kime ait olabileceğini seçme yetisini görürler.

Başlangıç itibariyle bir insanın kendi görüş veya çizgisinde olmayan insanlarla birlikte olmak istememesi anlaşılabilir. Ama bunu diğerlerine yaşam hakkı vermeyecek düzeye getirmeye çalıştıklarında işin suyunu çıkartıyorlar demektir. Bu da normal değildir.

Ben böyle birileri ile karşılaştığımda önce izah etmeye çalışır, ardından başarılı olmadığımı görürsem ‘he, he, öyledir herhalde, bilmem ki’  gibi cevaplarla geçiştiririm. Çünkü bunun bir davranış bozukluğu olduğunu anlayacak kadar onunla görüşmüşümdür artık.

Halbuki her birimiz çok iyi biliyoruz ki, toplumun tamamen arındırılıp sadece istediğimiz niteliklerde insanlardan oluşturulması mümkün bile değilidir.

***

Tarihte bizimkilerden çok daha önce çok daha  yoğun bir şekilde bu yönde çalışan devletler dahi ortaya çıkmıştır. Örneğin Hitler’i hatırlayın, Almanyayı kendi görüşleri doğrultusunda temizlemişti. Suçluları, uygun görmediği insanları, hatta ulusları dahi Almanyada yok etmişti.

Bu belki aşırı bir örnek oldu, daha anlaşılır bir başka örnek dile getirecek olursak;  İngiliz imparatorluğu bir dönem İngiltereyi suçlulardan temizlemişti. Ülkede bulunan suçluları uzak kolonilere gönderiyordu. Bunun neticesinde İmgilterede daha temiz bir toplum oluşturulacağı umutları da besleniyordu. Fakat aradan belli bir süre geçince bunun anlamsızlığı ortaya çıktı. Suçlu insanları gönderdiği kolonilerinde bu suçlulardan doğan çocuklar suçlu olmadılar, sağlıklı toplumlar gelişti.

İşte bizim durumuzda bunun aynısı. Millet dediğimizde sadece bu gün yaşayan insanlarını anlamayız. Millet kendisini oluşturan insanların hem geçmişi hem de geleceğidir aynı zamanda.

Bundan, atıyorum bir elli-yüz sene sonra yaşayan insanlarımız bu gün yaşayanlarımız olmayacaklar.

***

Eğer size birisi ‘şu şu sebeplerden dolayı’ bu adam vatana dönmemeli, onu dışlayalım, onun Buradan Türkiye’ye geri dönmesi için elimizden geleni yapalım falan diyorsa bilinki böyle bir rahatsızlığa yakalanmıştır.  Millet nedir bilmeyen birisi ile karşı karşıyasınızdır.  Bizim üzerinde çalıştığımız davanın milli bir dava olduğunu anlamamış demektir.

Örneğin Hazreti Nuh’u ve tufan olayını her birimiz biliriz. Hazreti Nuh’un oğlu inananlardan olmadığı için gemiye alınmamıştır. Yani iyi babanın kötü oğlu olabilir. Hatta bu tufan kıssasının tamamı insanoğluna verilmiş güzel bir örnektir. Dünyadaki tüm günahkarlar ortadan kaldırılsa dahi yeni nesillerde yine günahklarlar ve sevapkarlar ortaya çıkabilir.  İşte bu kıssadan, edinmemiz gereken hisse bu.

Ayrıca o kadar hoyratlardır ki; buraya yerleşmek isteyen insanın buraya gelirken hem Türkiye, hem Rusya kanunlarınca bir süzgeçten geçirildiğini, ayrıca kendi kendisini ekonomik, sosyal vs. anlamlarda da süzgeçten geçirdiğini adeta unuturlar. Sanki milyonlarca kişiye sahiptirlerde aralarından seçim yapıyor gibi davranabilirler.

Benim şahsi kanaatim, benim vatanım çerkesya diyen herkes bu topraklara gelebilmeli. Hatta benim vatanım şurası burası ama Çerkesyada para kazanmalıyım, güneşlenmeliyim, emekliliğimi ucuz bir ortamda geçirmeliyim falan diyen tüm çerkeslerde gelebilmeli. Suçlular, suçsuzlar, akıllılar, akılsızlar, uzun boylular, kısa boylular, sağ görüşlüler, sol görüşlüler hiç fark etmez.

İşte böyle şeyleri öne sürenlerle karşılaştığımda ben  ‘he, he, öyledir herhalde, bilmem ki’  gibi cevaplarla geçiştiririm. Böylece benim kafamda rahat kalır, boşu boşuna başımı ağrıtmam.

Belki de doğru yapmıyorum. Böylesi davranış bozukluklarına yakalandığını düşündüğüm kimsenin tedavisi için falan yardımcı olmaya çalışmam da gerekir. Bilmiyorum. Bildiğim şey her zaman böylesi aşırılıklara sahip insanların olduğu ve olacağı.

Not; Uzattığımın farkındayım, benzeri, diaspoaralı veya vatana dönmüş diasporalılarla, vatanda yaşayayanlarla alakalı aşırılıklara bir başka yazıda devam edeceğim inşaallah.

Ayrıca; bende biraz rahatsızım herhalde, yukarıdaki yazıyı okuduğunuzda bu parodoksu görebilirsiniz. ‘Vatana kimin gelebileceğine yaşayabileceğine karar verme yetisine sahip olduğunu düşünenlerin içinde bulundukları rahatsızlık’ demişim ama ‘Çerkesyayı vatan bilen herkesin burası vatanıdır’ çıkarsamamla da kendimi onların arasına sokmuşum. Yazı yazmadaki yetersizliğimde böylece ortaya çıkmış oldu, inşaallah siz aktarmak istediğimi ben aktarmayı beceremediysem de  anlamışsınızdır.